Yazan: Deniz Dinçer
Merkür Retrosu Değil, Bu Bildiğin Hayat! Gerçeklerden Kaçmanın Yıldız Haritalı Yolu…
Astrolojiye inananlar ikiye ayrılır: Haritasını ezbere bilenler ve yükseleni öğrenince hayatının anlamını çözdüğünü sananlar. Bir de biz varız tabii gözümüz yıldızda değil, soru sormakta. Bu sayıda, konunun tam kalbine iniyoruz. Astrolojiyle ilgilenenler ne anlatıyor, biz neden inanıyoruz? Yıldızlar gerçekten kaderimizi mi yazıyor, yoksa biz onlara mı anlam yüklüyoruz? Bu soruları, işi profesyonel olarak yapmasa da bilgisiyle ve içtenliğiyle dikkat çeken biriyle konuştum. Merak ile başlayıp zamanla detaylarına derinlemesine inen, bu alana kendini tanımak için yönelmiş biriyle… Öyle ki, “bir deneyeyim” diyerek çıktığı bu yolda içinden çıkamayacak kadar derinleşmiş. Astrolojiye tutkuyla bağlı, ciddi bir öğrenme sürecinden geçmiş biri. Astrolog Hilal Taran’a bizi aydınlatması için sordum.
“Astroloji bilim değil ama hayat rehberi" diyen çok. Peki sizce 'rehber' kelimesi burada biraz 'kandırılmayı kabul ettim' demek olmuyor mu?
Astrolojinin bilimsel olarak tanımlanamaması, onun tamamen boş bir inanış olduğu anlamına gelmez. Evet, şu an bilimsel metodolojiye göre tam olarak 'bilim' sayılmıyor ama bu, astrolojinin insan doğasını anlama yolunda güçlü bir gözlem ve arketipler sistemi olmadığını göstermez. ‘Rehber’ kelimesi burada “beni kandırın” anlamında değil, “kendimi daha iyi anlayayım” anlamındadır. Mesela Ay’ın gelgitlere olan etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İnsan bedeninin de yaklaşık %70’i sudan oluşur. Ay’ın bu sıvı üzerindeki etkisi, biyolojik ritimlerimizi de etkileyebilir. Circadian ve circalunar ritimler bilimsel olarak incelenmiş alanlardır. Ayrıca Merkür ve Güneş’in manyetik etkileri, Dünya’daki elektromanyetik alanları etkileyebilir, bu NASA tarafından bile gözlemlenmiş bir durumdur. Rupert Sheldrake’inmorfik rezonans teorisi, insan bilincinin ortak alanlar üzerinden çalıştığını ileri sürer. Bu, astrolojinin sembollerle çalışan yapısına paralel okunabilir. Dolayısıyla astrolojiyi sadece ‘inanmak’ değil, ‘anlamaya çalışmak’ olarak görmek gerekir.
Tutulmalar, gerilemeler, kare açılar... Gerçekten gökyüzü bu kadar meşgulse, yeryüzünde biraz boşvermişlik hakkımız yok mu?
Gökyüzü meşgul olabilir ama bu bize ‘ne olacağı’ değil ‘ne olabileceği’ hakkında fikir verir. Astroloji deterministik değil; potansiyeller sistemidir. Olan bitene bakarken biraz boş vermek değil, bilinçli gevşemek diyebiliriz. Zaten astroloji bilinçli olmakla ilgilidir; boşvermek değil, fark etmektir.
Siz burçlara inanıyor musunuz, yoksa bu inançtan iyi para kazanıldığı için mi inanmaya karar verdiniz?
Ben bu işi para kazanmak için yapmıyorum, kendi haritamı ve doğamı anlamak için başladım. Zaten bu işin içinde derinleştikçe, tek yönlü bakışların ne kadar sığ kaldığını anlıyorsunuz. Astroloji bir 'inanış' değil; sembolleri okumayı ve gözlemlemeyi gerektiren bir sistem.
'Merkür retrosu var, işler aksıyor' cümlesini duyunca ‘Belgeyi zamanında göndermemişsin Ayşe, retro ne alaka?’ diyenlerden misiniz, yoksa her şeyi retrolara mı bağlıyorsunuz?
Merkür retrosu bir bahane değil, bir uyarıdır. İletişim, veri, yolculuk gibi alanlarda aksaklık potansiyelinin arttığını söyler. Ama bu belgeyi yolla mamayı mazur göstermez. Önlemini alan için retro sadece bir farkındalık alanıdır.
İnsanların en çok neye inanmak istediğini çözen, onların en çok neye ihtiyacı olduğunu da çözmüş olur. Sizce astrologlar bu boşluğu mu dolduruyor, yoksa büyütüyor mu?
Bu çok yerinde bir tespit. Eğer bir astrolog psikolojik sağlamlık geliştirmemişse ve karşısındaki kişinin ihtiyacını kendi egosunu büyütmek için kullanıyorsa, o boşluğu büyütür. Ama niyeti net ve kişisel farkındalığı yüksek olan biri ise o boşluğu anlamaya yardımcı olur. Astrolojinin özü şifa potansiyelidir ama bu potansiyeli nasıl kullandığınız her şeyi değiştirir.
Hiçbir şey bilmeyen birine 'Sen Başak’sın değil mi?' deyip tutturamazsanız ne yaparsınız? 'Yükseleni kesin Başak’tır' kaçışını ne kadar etik buluyorsunuz?
Bu benim için bir oyun gibi aslında. Arketipleri çok iyi bilirsen, yüksek olasılıkla tahmin edebilirsin. Ama bu bir ‘kaçış’ değil, bir gözlemdir. Yük selen burç fiziksel özellikleri ve davranış kalıplarını da verir. Ama her zaman haritaya bakmadan kesin konuşmam. Tahmin ettiysem de haritayı görmeden iddiaya girmem. Bu iş biraz istatistik, biraz sezgi, biraz da gözlem meselesidir.
Astroloji insanın kendini tanıma yöntemi diyorsunuz. Peki siz hiç doğum haritanızdan utanıp ‘Böyle biri olamam’ dediğiniz oldu mu?
Tam aksine, ben bu işe tam da bu yüzden başladım. “Ben kimim?” sorusunun cevabını ararken, haritam bana ışık tuttu. Kendi en karanlık yerlerine bakabilmek, onlarla barışabilmek çok kıymetli. Çünkü çoğu özelliğimiz, 0-6 yaş aralığında çevre tarafından üzerimize kodlanıyor. Psikologlar bu dönemde alınan mesajların kişiliği nasıl şekillendirdiğini yıllardır anlatıyor. Aslında o özellikler sen değilsin, sadece çevrenin sana biçtiği roller. Harita sana bu rolleri gösteriyor ama asıl mesele senin ne yapmak istediğin.
Gerçekten her şey haritada mı yazılı, yoksa biz sadece sonuçlara anlam uydurmakta çok mu iyiyiz?
Harita bir potansiyeller sistemidir. İyisi de var, zorlusu da. Senin o potansiyelleri nasıl kullandığın ise iradenle belirlenir. Elbette biz insanlar anlam uydurma konusunda çok iyiyiz çünkü zihin kolay olanı seçer. Ama bu, haritanın değersiz olduğu anlamına gelmez. Tıpkı beden çalışmasın da bazı kasları fark etmeden devreye sokmak gibi, haritada da farkındalıkla çalışmazsan başka yerden telafi etmeye çalışırsın. Asıl mesele, kendine ne kadar dürüst olduğundur.