Ankara Life, bu sayısında Dr. Aybüke Özoğul ile birlikteydi...

“Dijitalleşmeyi sadece bir vitrin değil,karşılıklı etkileşim kurabileceğim bir alanolarak gördüm.” 

Ankara Life, bu sayısında psikiyatri temelli akademik bilgiyi girişimci bir vizyonla harmanlayan, insanı odağına alan çok yönlü bir isimle buluştu: Dr. Aybüke Özoğul. Hem sahadaki 15 yıllık tecrübesiyle hem de eğitim, terapi ve danışmanlık alanlarındaki özgün yaklaşımıyla dikkat çeken Özoğul; sezgiyi stratejiyle, bilimsel disiplini ise içtenlikle buluşturuyor. Eğitimden kurumsal gelişime, dijital dönüşümden bireysel farkındalığa uzanan bu ilham verici söyleşide, bir kariyerin ötesinde bir yaşam felsefesine tanıklık edeceksiniz. İyi okumalar dileriz.

Röportaj: Hatice Şeyma Basut

Aybüke Hanım öncelikle sizi tanıyalım. Aybüke Özoğul kimdir? Kariyer yolculuğunuzun kilometre taşlarından bahseder misiniz?

2008 yılında Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik bölümünden mezun oldum, 2011 yılında iseyine aynı üniversitede Psikiyatri Hemşireliği alanında yüksek lisansımı tamamladım. Akademik kariyerime devam ederek 2023 yılında Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Psikiyatri Hemşireliği alanında doktora eğitimimi tamamladım.Yine 2008 yılında başladığım meslek hayatımda çeşitli özel hastaneler ve kuruluşlarda Dahiliye Hemşiresi, Pediatrik Onkoloji Hemşiresi, Eğitim ve Gelişim Hemşiresi, Hemşirelik Hizmetleri Müdürü ve Klinik Bakım Direktörü olarak çalıştım. Yaklaşık 15 yıllık iş tecrübemde almış olduğum Psikiyatri temelli akademik eğitimleri; psikososyal ve bütüncül bakım, kriz yönetimi, etkili ve empatik iletişim, etkili ekip oluşturma, motivasyonel görüşmeler, performans değerlendirme, stres yönetimi, liderlik gibi birçok alanlarda kullandım. Ulusal ve Uluslararası Kongre ve Sempozyumlarda da yapmış olduğum akademik çalışmaları sundum.Aynı zamanda evli ve bir çocuk annesi olup; binicilik ve su altı dalış branşlarında lisanslı sporcuyum.

Kurumsal eğitim, psikoterapi ve aile danışmanlığı gibi çok yönlü alanlarda çalışıyorsunuz. Bu disiplinler arasında geçiş yaparken, girişimci kimliğiniz nasıl şekillendi? Psikoloji / Psikiyatri gibi bilimsel bir alanı girişimci bir ruhla yürütmenin sizce sınırları nerede başlıyor?

Aldığım özel Psikoterapi ve Aile Danışmanlığı eğitimleri, öncelikle kendimde farkındalık oluşturmamı ve kendimi keşfetmemi sağladı. Daha sonra danışanlarıma sorduğum doğru sorularla onlarda farkındalık yaratmak ve olumlu, sağlıklı değişimlere destek olmak için çalışmaya başladım. İnsanla temasın olduğu her alanda psikiyatri temelli eğitimimi kullanabildiğimi fark ettim. Bu deneyimlerim, kurumsal eğitimlere olan ilgiyi de beraberinde getirdi. Çalıştığım özel kurumlarda insanlarla anlamlı bağlar kurarak, onlara değer verip yaşamlarına dokunduğum eğitimler sonucunda; hem yöneticiler hem de çalışanlar açısından yüksek memnuniyet ve verimlilik elde edildi. Dolayısıyla bu memnuniyet ve verimliliği daha fazla kuruma taşımak fikriyle süreç gelişmeye başladı. Bu alan ruh sağlığının temeli olduğundan, her uygulama ve görüşmenin bilimsel, etik, uzmanlığa dayalı ve topluma fayda sağlayacak şekilde yapılandırılması gerektiğine inanıyorum.

Pazar ihtiyaçlarını analiz etmek, hizmetlerinizi konumlandırmak ve marka kimliği oluşturmak… Bu süreçte nasıl stratejiler benimsediniz? Size özgü yaklaşımınız neydi?

Pazar ihtiyaçlarını analiz ederken klasik hedef kitle tanımlarının ötesine geçmeye çalıştım. İnsanların neye “ihtiyacı varmış gibi” göründüğünden çok, gerçekte neye temas ettiklerinde dönüşümyaşadıklarını gözlemledim. Bu da bana hizmetlerimi konumlandırırken daha derin bir bakış kazandırdı.Stratejim; çok sesli, gösterişli değil; sade, samimi ve güven veren bir duruş yaratmaktı. Marka kimliğimi oluştururken de bu çizgiyi korudum. Kendimi bir “uzman” olarak dayatmak yerine, insanların yanında yürüyen biri olarak konumladım. Çünkü bence güven, anlatılan başarı hikâyelerinden değil, kurulan ilişkiden doğuyor.Bana özgü olan şey, bu süreci bir pazarlama faaliyeti gibi değil, ilişki kurma sanatı gibi görmemdi diyebilirim.

Teknolojiyi ve dijital platformları işinize nasıl entegre ettiniz? “draybukeozogul.com” gibi bir platform üzerinden sürdürülebilir bir dijital yapı kurarken nelere dikkat ettiniz?

Teknolojiyi işime entegre ederken en temel önceliğim, insani temasını dijitalde de koruyabilmek oldu. Dijital platformların sunduğu hız ve erişilebilirlik harika, ama benim için önemli olan, bu alanlarda da samimiyet ve güven duygusunu sürdürebilmekti.‘www.draybukeozogul.com’ üzerinden sürdürülebilir bir yapı kurarken, sadece içerik paylaşmak değil; gelen kişinin kendini rahat hissedeceği, yönünü bulabileceği ve gerçekten bir bağ kurabileceği bir alan oluşturmayı hedefledim. Siteyi “benim dijital ofisim” gibi düşündüm; sade, net ve samimi olmasına özellikle dikkat ettim.Dijitalleşmeyi sadece bir vitrin değil, karşılıklı etkileşim kurabileceğim bir alan olarak gördüm. Bence asıl mesele teknolojiye değil, niyete insan odaklı yaklaşmak. Geri kalan her şey zaten onun etrafında şekilleniyor.

Sizce girişimci ruhun temel taşı nedir? Yaratıcılık, cesaret ve sezgi arasında sizde öne çıkan hangisi oldu?

Bence girişimci ruhun temel taşı, anlam arayışı. Yani bir şey üretme, ortaya koyma, dönüştürme isteğinin içten gelmesi… Yaratıcılık, cesaret ve sezgi elbette hepsi önemli ama bende en çok öne çıkan, sezgi oldu diyebilirim.Çoğu adımı, henüz “zamanı mı?” denirken attım; çünkü içsel olarak bir şeyin artık filizlenmeye hazır olduğunu hissediyordum. Sonra o sezgiyi bilgiyle, çalışmayla ve tabii bol bol denemeyle destekledim.Benim için girişimcilik, büyük riskler almak değil; kendine sadık kalarak yolalmak demek. Ne yaptığından çok, neden yaptığın önemli. O neden netse, yaratmak da, cesaret göstermek de arkadan geliyor zaten.

Eğitmen, danışman ve terapist kimliğinizin yanında sizi diğerlerinden ayıran yönünüz nedir? Size başvuran bireyler ya da kurumlar hangi noktada “farkınızı” hissetmeye başlıyor?

Eğitmen, danışman ve terapist kimliklerim birbirini besleyen, bütüncül bir yaklaşımın parçaları. Ancak beni diğerlerinden ayıran yön, bu rolleri kalıplar içinde değil, insan odaklı ve bağ kurma temelli bir yaklaşımla birleştirmem. Eğitmen, danışman ve terapist kimliklerim aslında aynı yerden besleniyor: Gerçek bir temas kurma isteğinden. Beni diğerlerinden ayıran şey, sadece dinlemem değil, gerçekten duymam. Karşımdaki kişi ya da kurum neye ihtiyacı olduğunu belki tam ifade edemese bile, birlikte bunu görünür kılabiliyoruz.İnsanlar genelde farkı sürecin çok başında hissediyor; çünkü kendilerini olduğundan farklı göstermelerine gerek kalmadan, olduğu gibi kabul edildiklerini fark ediyorlar. Bu güvenli alan, hem bireysel dönüşüm hem de kurumsal gelişim için güçlü bir zemin yaratıyor.

Son olarak, yakın dönem hedefleriniz neler? Ve bu röportaj aracılığıyla okurlarımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Yakın dönemdeki en önemli hedefim, hem bireysel hem kurumsal çalışmalarda daha derin, dahakalıcı dönüşüm alanları yaratmak. Bunun için yeni atölyeler, dijital içerikler ve belki de uzun zamandır üzerinde çalıştığım bir kitap projesi var. Aynı zamanda draybukeozogul.com’u daha interaktif ve herkesin kendine bir şey bulabileceği bir platforma dönüştürmek istiyorum.Bu röportaj aracılığıyla okurlara şunu söylemek isterim:Kendinize, özünüze bakmaktan korkmayın. Bazen en büyük dönüşüm, dışarıda bir şeyleri değiştirmekten değil, kendi iç sesimizi duymaktan geçiyor. Ve her yolculuk, küçük ama samimi bir adımla başlıyor.