Ankara Life Dergisi katkılarıyla, Dr. Elzem Bolkan Günaydın’ın vizyonunu bu özel röportajda bulacaksınız...

“Uzun vadeli hedefim, insanların sadece ağrılarından kurtulmalarını sağlamak değil, aynı zamanda daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürdürebilmelerini mümkün kılmak.” 

Fiziksel tıp ve rehabilitasyonun insan hayatındaki gücünü keşfetmek, Dr. Elzem Bolkan Günaydın’ın meslek hayatındaki en büyük motivasyon kaynağı oldu. İnsanların yaşam kalitelerini yeniden kazanmalarına katkı sağlamak adına çıktığı bu yolculuğu derinlemesine keşfettiğimiz sohbetinde, Dr. Günaydın, bel ağrısının yaygınlaşan sebeplerinden tedavi süreçlerindeki yenilikçi yaklaşımlarına kadar birçok önemli konuya değindi. Hem bilimsel temellere dayalı hem de insana dokunan çözümleriyle fark yaratan Dr. Elzem Bolkan Günaydın’ın vizyonunu bu özel röportajda bulacaksınız. Keyifli okumalar dileriz.

Röportaj: Hatice Şeyma Basut

Elzem Hanım, fizik tedavi ve rehabilitasyon alanındaki yolculuğunuz nasıl başladı?

Tıp fakültesi eğitimim sürecinde, insan bedeninin iyileşme potansiyeli beni her zaman büyülemiştir. Ancak fiziksel tıp ve rehabilitasyonla ilk klinik stajımda tanıştığımda, bu alanın yalnızca hastalıkların tedavisini değil, aynı zamanda bireylerin yaşam kalitesini yeniden kazanmalarına nasıl katkı sağladığını derinlemesine fark ettim. İşlev kaybı yaşayan veya kronik ağrı çeken hastaların, bağımsızlıklarını ve fonksiyonel kapasitelerini yeniden kazanma süreçlerine dahil olmak, beni son derece etkiledi. Hem bilimsel temeli hem de insani yönüyle güçlü bir alan olarak gördüğüm fiziksel tıp ve rehabilitasyon, mesleki yolculuğumda en büyük motivasyon kaynağım haline geldi.

Bel ağrısı neden bu kadar yaygın hale geldi? Sizce temel nedenler nelerdir?

Bel ağrısı, günümüzde yalnızca yaşlıları değil, gençleri ve hatta çocukları bile etkileyen yaygın bir sağlık sorunu haline geldi. Bunun başlıca sebepleri arasında hareketsizlik, uzun süre oturma, yanlış duruş alışkanlıkları ve ergonomik açıdan uygun olmayan çalışma koşulları öne çıkıyor. Teknolojinin hayatımızdaki rolü, bu durumu daha da pekiştirmiş durumda. Özellikle bilgisayar ve telefon kullanımı sırasında gelişen postür bozuklukları, bel ve boyun bölgesine aşırı yük binmesine yol açıyor. Bunun dışında psikolojik stres de önemli bir etken. Kronik stres, kaslarda gerginliğe sebep olarak ağrıları artırabiliyor ve bu ağrılar zamanla kronikleşebiliyor. Obezite, uyku bozuklukları ve düşük fiziksel aktivite seviyeleri de bel ağrısının hem ortaya çıkmasında hem de devamında etkili faktörler arasında yer alıyor. Ancak sevindirici bir gelişme ise, çoğu bel ağrısının doğru müdahale ve yaşam tarzı değişiklikleriyle büyük ölçüde kontrol altına alınabileceği gerçeği.

Bel ağrısı tedavisinde benimsediğiniz özel bir yaklaşım var mı?

Bel ağrısı tedavisinde benim temel yaklaşımım, bireye özel, bütüncül ve multidisipliner bir tedavi planı oluşturmak üzerine odaklanmaktadır. Çünkü bel ağrısı yalnızca fizyolojik bir sorun değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve çevresel faktörlerle de ilişkilidir. Bu nedenle, her hastayı yaşam alışkanlıkları, stres düzeyi, uyku kalitesi ve iş koşulları gibi unsurlar ışığında değerlendiriyorum. Tedavi sürecinde, ilaçlar, fizik tedavi modaliteleri, kişiye özel egzersizler, manuel terapi, lokal enjeksiyonlar, ergonomi düzenlemeleri ve hasta eğitimi gibi çeşitli yöntemleri bir arada kullanıyorum. Özellikle aktif egzersiz temelli rehabilitasyonu büyük bir öncelik olarak görüyorum. Çünkü ağrının pasif yöntemlerle geçici olarak hafifletilmesi mümkün olsa da, kişinin tedavi sürecine katılımı ve bedenine dair farkındalığını artırması, uzun vadede çok daha kalıcı ve etkili sonuçlar doğuruyor. Benim felsefem şudur: “Hastaya sadece tedavi değil, aynı zamanda kontrolü de geri vermek.”

Sağlık alanında teknolojik gelişmelere yaklaşımınız nasıl?

Sağlıkta yenilikçi teknolojiler, artık vazgeçilmez bir unsur haline gelmiş durumda. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon alanında, tele-tıp uygulamaları, giyilebilir cihazlar, robotik rehabilitasyon sistemleri ve yapay zekâ destekli egzersiz programları, giderek daha fazla yer buluyor. Bu teknolojiler, tedaviye erişimi artırmanın yanı sıra, bireylerin tedavi sürecine aktif katılımını da önemli ölçüde kolaylaştırıyor. Ben de bu gelişmeleri yakından takip ediyor ve hastalarıma daha etkili çözümler sunabilmek için klinik pratiğime entegre ediyorum. Çünkü tıpta sadece bilgi değil, aynı zamanda vizyon da iyileştirici gücün önemli bir parçası.

Bel ağrısıyla başa çıkarken hastaların yaptığı yaygın hatalar nelerdir?

Bel ağrısıyla başa çıkarken yapılan en yaygın hata, ağrı varken tamamen hareketsiz kalmaktır. Oysa araştırmalar, doğru zamanda başlanacak uygun egzersizlerin iyileşmeyi hızlandırdığını gösteriyor. Bir diğer hata ise, internetten edinilen bilgilerle rastgele egzersiz yapmaktır. Her bel ağrısının nedeni farklıdır, dolayısıyla her hastaya aynı yaklaşım uygulanması doğru değildir. Ayrıca, ağrının yalnızca fiziksel bir durum olmadığı da sıklıkla göz ardı edilir. Stres, depresyon ve uyku problemleri gibi psikolojik faktörler, ağrının ortaya çıkışında ve kronikleşmesinde önemli rol oynar. Bu noktada toplumsal farkındalık son derece önemlidir. Omurga sağlığı, ergonomi ve egzersiz alışkanlıkları konusunda okul döneminden itibaren eğitim verilmesi, iş yerlerinde ergonomi danışmanlığı sağlanması ve medyada bilimsel içeriklerin arttırılması, bu alanda büyük fark yaratabilir.

Geleceğe dair hedefleriniz ve projeleriniz neler?

Gelecekte, yalnızca tedavi edici değil, aynı zamanda koruyucu sağlık yaklaşımını benimseyen projelerle daha geniş bir kitleye ulaşmayı hedefliyorum. Özellikle bel ve boyun ağrılarının önlenmesine yönelik dijital farkındalık platformları, mobil egzersiz takip uygulamaları ve tele-tıp destekli ev rehabilitasyon sistemleri üzerine çalışmalarım mevcut. Bunun yanı sıra, çocukluktan itibaren hareket bilinci kazandırmaya yönelik eğitim programları geliştirmeyi planlıyorum. Uzun vadeli hedefim, insanların sadece ağrılarından kurtulmalarını sağlamak değil, aynı zamanda daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürdürebilmelerini mümkün kılmak. Bu amaca yönelik, bilimsel temellere dayalı, erişilebilir ve insana dokunan bir sağlık modeli oluşturmak için çalışmalarımı sürdürmeye devam ediyorum.