Şehrin en çok okunan yayınıAnkara Life Dergisiolarak bu ay konuk ettiğimizEda Malkoç, sadece bir huzurevi kurmakla kalmadı; aynı zamanda yaşlı bakımına “aile sıcaklığı” ve kadın girişimciliğinin zarif dokunuşunu taşıdı.

Ömür Huzurevi ve Yaşlı Bakım Merkezi’nin arkasındaki ilham verici hikâyeyi, annesine duyduğu sevgi ve güçlü vizyonunun birleşimiyle anlattı. Kadın girişimciliğin sektöre kattığı empati, detaycılık ve insan odaklı yaklaşımı, Eda Malkoç’un anlatımıyla keşfedeceksiniz.
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Eda Hanım, Ömür Huzurevi ve Yaşlı Bakım Merkezi’ni kurarken sizi harekete geçiren asıl motivasyon neydi? Bu hayali gerçeğe dönüştürme sürecinde bir kadın girişimci olarak nasıl zorluklarla karşılaştınız?
Aslında her şey annemin hastalığıyla başladı. Onun yaşadığı zorluklar, “Bunu daha iyi yapabilirim” düşüncesini doğurdu. Hayalim, anneme en iyi şekilde bakabileceğim bir merkez kurmaktı ama ne yazık ki açılış öncesi annemi kaybettim. Bu, hem üzücü hem de motivasyonumu daha da güçlendiren bir deneyim oldu. Süreç kolay değildi; hem finans hem de lojistik açısından çok şey öğrendim. Ama inandığınız bir şey için adım atarsanız, kadın olarak üstesinden gelemeyeceğiniz zorluk yok.

Sağlık ve bakım sektörü, hem fiziksel hem de duygusal anlamda büyük emek isteyen bir alan. Kadın girişimciliğin bu sektöre kattığı dokunuş sizce en çok nerede kendini gösteriyor?
Sanırım en çok sıcaklık ve empati kısmında ortaya çıkıyor. Biz burada sadece bakım vermiyoruz; insanların kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlıyoruz. Bu, detaylara gösterilen özen ve kalpten gelen dokunuşla mümkün oluyor.
Kurduğunuz merkez sadece bir bakım evi değil, aynı zamanda bir yaşam alanı... Hizmet anlayışınızı farklılaştıran değerler neler? Bu alanda fark yaratmak isteyen girişimcilere hangi tavsiyelerde bulunursunuz?
Bizim için en önemli şey, misafirlerimizin aile ortamını hissetmesi. 24 saat doktor ve hemşire desteği ile onların hem fiziksel hem de duygusal ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Tavsiyem, işinizi insan odaklı kurgulayın; küçük detaylar büyük fark yaratıyor.

Türkiye’de kadın girişimciliği giderek yükseliyor ancak hâlâ cesaret etmekte tereddüt eden birçok kadın var. Sizin hikâyeniz, bu yolda adım atmak isteyen kadınlara nasıl bir ilham sunuyor?
Benim hikâyem şunu gösteriyor: Cesur olun, hayallerinizi ertelemeyin. Kadınlar adım attıkça hem kendilerini hem toplumu zenginleştiriyor. Zor gibi görünse de, inanç ve kararlılıkla her şey mümkün.

